25 Ağustos 2012 Cumartesi

Tatil Bitti

Ve tatil bitti. Dönüp dolaşıp geri geleceğim yer belli. 10 günlük kısa bir uzaklaşma oldu benim için. Sevdiğim insanlarla 10 günüm çok güzel geçti. Ve tam da istediğim gibi hangi üniversiteyi kazandığımı orada öğrendim. Bu mutluluğumu onlarla paylaştım ilk önce.

Bayramı anneannemlerle geçirmek kadar güzel bişi yok. Misafir hiç eksik olmuyor. Bütün herkes dedemi görmeye geliyor ve böylelikle bizde herkesi görebiliyoruz. Tabi birde üniversite konusu açılıyor. Tek tek herkese açıklama yaptım bende. Tebrik ettiler, fikirlerini paylaştılar. Ve doğup, büyümediğim memleketimden böylece yeniden ayrıldım. Bundan sonra umarım kurban bayramında gidebilirim.

Asıl şimdi geldik en güzel bölüme. 1 hafta sonra kayıt için okula gidicez. Yurt işini falanda halledicez. 1 Ekimde de akademik yıl başlayacak. Ben çok sabırsız biriyim zaten. Hemen okul açılsın istiyorum. Beni orada yepyeni bir hayat bekliyor. Ve ben o hayata biran önce atılmak istiyorum. 18 yaşının getrmiş olduğu birşey mi bilmiyorum ama, artık aileme yük olmak istemiyorum. Her ne kadar istemesem de mecburum. İşte biran önce zaman geçsin ve bende artık kendi paramı kazanayım. Onlara yük olmayayım. Zaten 4 yıl koleje para verdiler. Birde şimdi üniversiteye, ama  %50 bursum var en azından. Bu biraz daha hafifletir bizi.

Neyse bakalım zaman neler gösterecek. :)

7 Ağustos 2012 Salı

Aşk Kapıda

Bu aralar herşey yolunda. Aman nazar değmesin. Arkadaşlarımla gece yarısına kadar dışarıda kalıyorum ve annem birşey demiyor artık. Bu büyük bir gelişme bizim için. Tercihlerimi de yaptım, sadece bekliyorum artık. Birde aşk oldumu, tadından yenmez valla.
Bu sefer son atağımı yaptım. Valla bu da olmazsa, bir daha ilk adımları falan atmicam. Ve öyle de önemsemediğim biri de değil, tam bana göre. Ama gene ikizler burcu erkeği. Hiç kurtulamicam ben ikizler erkeklerinden. Neyse, ilk adımı atıp gelip tanışan o ve arkadaşıydı. Ama arkadaşı o zaman daha yakın davrandı ve konuştu, numarasını da verdi. O da şehir dışına çıktı, bende arkadaşıyla konuştum. Fakat her fırsatta onu sorduğum için, nihayet arkadaşıda anladı, benim ona olan ilgimi. Buarada ikiside ekliydi zaten face'de. Ama onun face'le pek bir işi yok gibi.

Bende dün arkadaşımla bi cafede oturuyordum. Bi baktım girişte o. Ya da artık "o" demiyim. Ne diyelim ona... "Serkan" diyelim. Evet. Bi baktım girişte Serkan ve yanında tanımadığım bir kaç arkadaşı. Ama uzaktan görünce ben benzettim sandım. Birde bildiğime göre Serkan şehir dışında. Aynen şöyle oldu. "Serkan'a çok benziyor ya.. Serkan'mı o, aaa Serkan, valla Serkan, Serkan dönmüş demek ki" ve ben bunları hızlı bir şekilde şok geçirerek söylerken, Serkan'da bana ufak bi tebessümle selam verdi. Tanıştıktan sonra ki ilk karşılaşmamızdı bu.
Sonra oturacak yer yok diye, geri çıktılar oradan. Bende gecenin ilerleyen saatlerinde, başka arkadaşlarımla görüştüm. Gittik başka bi cafeye. Bir baktım Serkan orda. Kızlarada söyledim, oturduk karşı masasına. Sonra bizim erkekler, yani daha doğrusu kız arkadaşlarımın erkek arkadaşları geldi. Yan bahçede yer var mı diye bakmaya gittiler. Tabi dua ettim umarım yoktur diye ama ne hikmetse bulmuşlar. Ve Serkan'a orada veda etmiş oldum. Bi dahada hiç göremedim adamı.
Ama ben hiç dururmuyum. Yazımın başında da dediğim gibi, hayatımdaki son atağı yaptım. Eğer Serkan'la aramızda birşeyler olmazsa, katiyen bir daha adım falan atmicam karşımdakine. Ben üstüme düşeni yaptım. Dün gece ona face'den yazdım. Ve çok güzel konuştuk. Ben çıkarkende "ulaşmak istersin belki"dedi ve numarasını verdi. Ama bir erkeğin numarasını almak çok feci bi durum. Her şey senin onu aramana kalmış birşey. Ve sen araman için gerekn doğru zamanı asla bulamazsın. Kafamda hızlı bi şekilde bu düşünceler geçince. Bende karşılık verdim ve "belki sen benden önce ulaşmak istersin" diyerek, numaramı yazdım. Böylelikle benim üzerime hiç bir yük kalmadı. Onda numaram olduğuna göre, bir erkek olarak o aramalı yani. En azından ben elimden geleni yaptım. Bundan sonrası ona kalmış.

Beklemekte kötü ama, bu ilişkinin olur tarafı var. Eğer oda benim gibi düzgün bir ilişki düşünüyorsa, bu fırsatı elbette değerlendirecektir. Herşey tatlıya bağlansında yavaş olmuş ya da olması yılları almış umrumda değil. Yeter ki bi oluru var mı yok mu onu bileyim. Eğer aklı bir karış havada ve kısa süreli bir ilişki düşünüyorsa da, işte o zaman olmaz.

Benim bu kara bahtımı arkadaşlarım çok iyi biliyor. Hayatımdan hep şerefsiz, iki yüzlü, yalancı insanlar geçti. Artık mutlu olmaya hakkım var gibi düşünüyorum. Hayatın bu zamana kadar cefasını çektim, sefasını sürmeye de hakkım var. Ama dediğim gibi Serkan benim son şansım gibi. Onunla olmazsa artık tamamen vazgeçerim. İşte o zaman hayatın akışına bırakırım kendimi, hiç düşünmem kimseyi.
Umarım aşk bu sefer yüzüme güler, birkez daha kırılmam. Umarım...!

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Sesin Benim En İyi İlacımdı

Sancılı bir özlem yaşıyorum. Unutmaya çalıştığım adam, daha çok giriyor aklıma. Rüyamda gördüm onu, hala etkisindeyim.
Onun odasındayız, sarılarak uyuyoruz. Huzur içindeyim, nefes alıp verişi, teninin sıcaklığı beni sakinleştiriyor. Ama yeni barışmışız yani ayrılalı 2 hafta oluyor zaten. Rüyamda da daha yeni barışmışız. Sorgusuz sualsiz kabul etmişim onu. Sonra birden kızıyor bana. Bende odasından çıkıp mutfağa gidiyorum. Rüyaya bakın. Mutfakta da annesiyle babası bişeyler yapıyor. Beni hiç yadırgamıyorlar. Bende onlara yardım ediyorum. Babası beni gelini olarak artık benimsediklerini söylüyor. Anneside "senden çok bahsediyordu, sen bundan sonra bizim kızımızsın" diyor. Bu sırada o, kapıyı vurup gidiyor evden. Yani benden gene vazgeçiyor diye anlıyorum bunu ben. Nedense fazla üzülmüyorum. Fırsat bu fırsat çaktırmadan mutfaktan ayrılıp, odasına gidiyorum karıştırmak için. Bi bakıyorum eşyaların yeri değişmiş. Gidip yastığını kokluyorum. Beni dinginleştiren, her defasında aşık eden kokusu yok artık. Çekmecelerini karıştırıyorum o kadar eminimki başka bi kızla ilgili bişi bulacağımdan. Gerisini de hatırlamıyorum. Tek hissettiğim şey, geç kalmış bir özlem.

Ayrılalı 2 hafta oldu ve ben bunu bu zamana kadar hissetmedim. Ya da kendimden kaçtım. Özleyecek, onu aklıma getirecek zamanı yaratmamak için elimden geleni yaptım. Şimdi o kadar özlüyorum ki, ağlayamıyorum bile. İçime akıyor gözyaşlarım. Öyle tarifsiz bir acı ki yaşadığım, ne yapsam ne desem anlatılacak gibi değil. Yüzünü silmek istiyorum hafızamdan. Yaşadığımız güzel anları silmek istiyorum. Gittiğimiz cafeleri yıkmak, yürüdüğümüz yolları yakmak istiyorum. Onunla ilgili herşeyi unutmak istiyorum. Ama sesinden vazgeçemem. Şuan en çok sesine ihtiyacım var. Bana ilaç gibi gelen sesini istiyorum.

Ooffff... Vazgeçtim herşeyden. Ondan nefret etmek istiyorum. Evet ya..! O bencilllik yaptı, beni düşünmedi. Kendisi sınavı kazanamadı diye, dünya başına yıkıldı. Benim sınav sonucumu sormadı bile. Hayata kızdı, hıncını çevresindekilerden çıkardı. Mutsuz diye beni önemsemedi. Beni terk etmedi ama kelimeleriyle gitmemi sağladı. Böyle bencildi işte. Hayatta herşeyin sınav olduğunu sanıyordu. Hala da sanıyordur.

Ben gitmek zorunda değildim, o gönderdi kelimeleriyle. Ve şimdi geç kalan özlemimi yaşıyorum. Biliyorum elbet geçecek. Ama zor geçecek. Onu unutturabilecek ya da onu sevdiğimden daha çok seveceğim biri çıkmalı anca karşıma. Öyle biri de pek çıkacakmış gibi değil. Neyse, elbet geçecek bu zor günler. Ben ne hayal kırıklıkları, ne üzüntüler atlattım. Alıştım zaten artık.
Herşey düzelecek.

3 Ağustos 2012 Cuma

Zor Dönem - Sonuç Beklemek

Annemin akşam dışarı çıkmam konusunda ki baskısını anlayamıyorum. Site içerisinde, yaz günü 12'den sonra dolaşmakta ne var ki. Yok ama annem dışarda hiç kimse yok, incin top oynuyor, sadece biz varız sanıyor. Oysa dışarı cıvıl cıvıl, cafeler tıklım tıklım dolu. Çıksa görecek kalabalığı. Gündüz bu sıcakta kimse çıkmaz tabi ki. İnsanlar iftardan sonra, serinlikte çıkıyorlar, nefes alıyorlar yani. Zaten 1-2 ay kaldı üniversiteye. Orada yanımda olamayacak. Yakın zaten, her fırsatta gelicem buraya. Oradayken de arayıp "hadi git yurda" demeyecek herhalde. Ya da yurdu arayıp benim gelip gelmediğimi sormayacak sanırım, umarım.

Zaten üniversite dedim mi, heyecanlanıyorum. Belki de korkuyorum. Çünkü hiç bişi bilmiyorum. Nasıl olacak, beni neler bekliyor, ailemden uzak ve yurtta yapabilecek miyim? Çünkü ben doğduğumdan beri buradayım hiç şehir değiştirmedik ve hiç ailemden bu kadar ciddi ayrı kalmadım.
Bu dönem sınava hazırlanmaktan daha zormuş. Tercihleri yaptık ve sıra geldi beklemeye. Belirsizlik, beklemek, merak etmek, korkutuyor beni. Şu dönem geçene kadar artık üniversite lafını duymak istemiyorum. Ama oda olmuyor ki. Her gören soruyor ne yaptın tercihi diye. İstemiyorum artık tercihlerden, başarı sıralarından, üniversitelerden bahsetmek.
Her şey belirlenince, ben okula, yurda gidince kendimi iyi hissedeceğim galiba.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Ben Ettim Sende Et

Aslında genel başlık "Ben Ettim Sen Etme" olsada, bunun tam tersi düşüncelerim de var. Ben yaptım ve sizde yapın.
İlk başta ileride kafanızı duvarlara vurup ya da aklınıza takıp yatakta dönüp duracağınıza, tam zamanı geldiğinde aklınızdan geçeni yapın ve söyleyin. Ben her zaman bunu söylerim çevremdekilere de. Hatta bana bu yüzden "sende deli cesareti var" diyorlar. Tabi ki de zaman zaman bu huyum olumsuz sonuçlarını da yaşadım ama yapmaktanda pek vazgeçmedim.
Mesela hoşlandığın adam, sen ona bunu belli etmezsen nereden bilecek duygularını. "Ama ya tersler ve benim hakkımda kötü düşünürse" diye de düşünme. Senin gidip ona açılman, onun gözünde sana artı puan katar. Erkeklerin çoğu ilk adımı atan kızlara bayılır. Düşünsene onu büyük bi dertten kurtarıyorsun. Ama şunu da söylemeliyim ki, ondan hoşlandığını ona söyleyememek ya da belli edememek içine çokta fazla dert olmuyorsa boşu boşuna kendini riske atma tabi. Benim  demem şu ki. Geceleri gözüne uyku girmiyor, bütün gün ne yapacağına karar veremiyor, sana karşı olan davranışlarını her an düşünüp acaba seviyormu diye düşünüp duruyorsan, bu artık senin içinde büyük bir dert olmuşsa, git ve konuş. Bana inan konuştuktan sonra her şey daha iyi olacak. En azından için rahatlayacak ve normal günlük hayatına devam edeceksin. Olumlu bir cevap verirse ne güzel ama olumsuz birşey söylerse de takma kafana. En azından sen elinden geleni yaptın. Yıllar sonra "acaba ondan hoşlandığımı söylesemiydim" diye düşünüp, kendini yiyip bitirmemen için yaptın bunu. En azından "keşke" kelimesini hayatında barındırmayacaksın.


Ben de "keşke" kelimesini hayatımda hiç istemiyorum. Bir insanın sürekli keşke yaşamasını da düşünemiyorum. Çok sinir bozucu birşey. Zaten hayat kısa neden kendimize bu zulmü yaşatalım ki. Kısacık hayatımıza aklımızda soru işaretleriyle neden geçirelim?
İşte bu yüzden diyorum "Ben Ettim Sizde Edin." Kötü bir sonuç olacağını hiç sanmıyorum. Hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın, dolu dolu ve kendinizden emin olarak... ;)

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Zaman Çabuk Geçti

Liseye başlarken yıllar çabuk geçer derdi herkes. Doğruymuş lise yılları çabucak geçti. Bunun farkına en iyi vardığın zaman da, eline diplomanı ve yıllığını aldığın andır.
Düşünüyorum bütün yaşananları, koskoca, o geçmez dediğim yılların nasıl da göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğini. O kadar çok şey yaşandı ki 4 yılda. Çok şey öğrendim bende herkes gibi. Başta aşk acısı, terk edilişler, ağlamalar, dimdik ayakta kalmaya çalışmak, hiç birşeyin ve hiç kimsenin kalıcı olmadığını anlamak, hayatın doyasıya yaşanması gerektiği, 4 yıl boyunca ne olacağına karar vermeye çalışmak, kim gerçek dost kim iyi gün insanı onu anlamak ve başka bir çok şey...
Aşk'a değinirsek, bana lise denince aklıma gelen iki kişi var. 4 yılıma sığdırdığım iki unutulmaz aşkım. 4 yılımın yarısı hayatımın ilk aşkıyla geçti. Öyle gelgitli ve yorucu bir ilişkiydi ki zaten en sonunda bu yüzden bitti. Biz onunla hiç bi zaman aynı zamanlarda sevemedik birbirimizi. Ya ben onda kalmak istedim o gitti ya da o beni geri istedi ben ona gidemedim. Böylelikle tükettik birbirimizi zamanla. O bana hep biz eninde sonunda evleneceğiz, bizim kaderimiz birbirimize yazıldı diyip dururdu. Ama onunla evliliği son zamanlarda hiç düşünemedim.Biz tanıştığımızda çocuktuk nerdeyse. Körkütük aşıktık. Kaçalım dese kaçar, onunla evlenirdim. Ama zaman geçtikçe değiştik, aslında ben değiştim galiba. Ama yalan mı, büyüdük. Benim bu ilişkiye olan inancım tamamen bitti. Onun bunu anlaması da 1 yılı buldu.
Ve diğeri, benim asla unutamayacağım, yeri bende hep ayrı olacak olan "O". Lise yıllarımın son 1.5 yılı da onu severek geçti. O beni o kadar başka bir insan yaptı ki, hayatımda yapmadığım şeyleri yaptım. Bu ilişkinin olması için çok üsteledim. Zaten tesadüflerle ve bakışmalarla başlayan ilişkimiz. Benim onun yoluna çıkmamla devam etti. Önce aylarca sadece bakıştık, tanışmadan. Sonra bir gün ben onu yolda yürürken gördüm ve takıldım peşine bir arkadaşımla. Seslendim arkasından ve tanıştım onunla. İşte bundan sonra her gün onun hakkında tesadüfen yeni birşeyler öğrendim. Tanıştığımız ilk an aramızdaki yaş farkını öğrendik. Ve olabilme ihtimali olan ve benim cesaretimle başlama imkanı olan aşkımız daha tanıştığımız an bitti. Benim için asla sorun değildi, onu o kadar çok sevdim ki şimdi dese "gel evlenelim" diye, durmam giderim. Bana " sakın senden gözlerimi kaçırmamı isteme, bunu yapamam"derdi. Benimle olması imkansızdı ama beni her gördüğü yerde, tanışmadan önceki karşılaşmalarımızda ki gibi bakardı. Ben çok çabaladım bu ilişki olsun diye. Onu gördüğüm yerde gittim oturdum karşısına, "bana net bi cevap ver"dedim. Ben her gördüğümde gidip ona bunu dedim, durumumuzu anlatmaya çalıştım. Oysa hep kaçamak cevaplar verdi. Nasıl yaptıysa yaptı konuyu hep atlattı. "Madem biz beraber olamayacağız o zaman artık karşılaşınca sakın bana bakma, kafanı çevir git"dedim. Ama nerdeee... " Benden sana bakmamamı isteme, bunu yapamam. Biz imkansız olsakta bulunduğumuz mekanda senden gözlerimi alamam"diyip durdu. En sonunda doğum günüme çağırdım "gelmezsen anlarım beni istemediğini" falan dedim. Ve tabi ki de gelmeyeceğini söyledi. Bende o an, "O" defteri tamamen kapattım. İşte birşey olmuyorsa çok zorlamayacaksın ama yine de ileride "keşke" demek istemiyorsan daaa... aklına geleni o an yapacaksın. Benim aklıma geleni o an yapma huyum "O" nun yüzünden oldu, alıştırdı sanki, hayat felsefem gibi bişi oldu.


Ve asıl kötü olan taraf. Hayat bugün bana 4 yılımı gösterdi. Okuluma gidip diplomamı, yıllığımı aldım. Sonra arkadaşımla gdip bi cafede oturduk. Orada da hayatımın ilk aşkı iki kızla oturuyordu, ve beni hiç görmedide. Sonra o gitti. "O" geldi. Cafe de başka masa kalmamış gibi pişkin pişkin gelip karşı tarafımda ki bi masaya oturdu. Orada kendi başına yemeğini yedi, telefonla konuştu. Ve her zaman ki gibi sözünü tutamadı. O an onu özlediğimi hissettim. Zaman zaman kitlendi yine, her ne kadar gözlerini kaçırmaya çalışsa da arasıra gözleri daldı bana, durup durdu öylece. Ama ben alıştım onun bu duruma, bu yüzden bu sefer acıtmadı canımı. Sonra o da kalktı gitti, indi sahneden. Sahne bomboş kaldı. Hayat bana " zaman çabuk geçiyor ve zaman geçtikçe acılarında geçiyor, büyüyorsun, alışıyorsun..."dedi.
Lise hayatı burada bitti. Bundan sonrası İstanbul'da üniversite hayatı olacak. Bakalım neler olacak... :)