23 Aralık 2012 Pazar

Akıllandım

Artık buraya iyi şeyler yazmak istiyorum. Ama yaşadıklarım buna izin vermiyor sanki. O kadar çok olay üstüste geldi ki, şaka gibi algılıyorum yaşananları.

Niye hep böyle oluyor. Sen, seni seveni birtürlü sevemezsin. Senin sevdiğin de birtürlü seni sevmez.
Düşünürsün, onun senin için yaptıklarını, keşke o aklındaki, kalbindeki insan yapsa diye. Ben bu durumdan hiç kurtulamadım. Hayatıma girmek isteyen insanı, hayatıma sokamadım. Bende hayatına girmek için çabaladığımın, hayatına giremedim, onun olamadım. Üzerimde bir lanet var gibi sanki. Saçma ama artık böyle düşünmeye başladım.

Bu 21 Aralık muhabbetini bizde kızlarla yaptık. Kıyamet kopmadı ama sadece bizim hayatımızda koptu kopacak olan kıyamet. Ayın 20 ve 21'inden sonra herşey üstüste geldi. O günden beri hiçbir şey normal değil hayatımızda. Uyku düzenimiz bile kafayı yedi. Günleri karıştırmaya başladık artık. Özellikle de ben. Bugün yaşanan olayı sanki dün yaşanmış gibi düşünmeye falan başladım artık, o derece.

O kadar bunaldım ki artık. Herşeyden elimi ayağımı çekmek istiyorum. Çünkü ben çok salağım. Daha yeni bir hata yapmışken, başka bir hata daha yapıyorum. Ve bu olanlar artık beni bitirdi. Gerçekten bıktım. Bu durum nasıl geçecek bilmiyorum. İçimde ki sıkıntı beni boğuyor. İyi ki kızlar var yanımda. Ailem gibi oldu onlar benim. Yaşanan saçmalıkları hep beraber aşmaya çalışıyoruz. Ve dostluklar hep böyle zamanlarda daha da güçleniyor. Her işte bir hayır vardır derler. Bu çok doğru.

Biliyorum, önemli olan hatalardan ders çıkarmak. Ve ben o dersi çok iyi çıkardım.
Bu zamana kadar başımdan geçen kötü bir olaydan sonra, akıllandım derdim. Ama anladım ki, asıl şimdi akıllandım. İşte bundan sonra atacağım tek bir adımı, diyeceğim tek bir kelimeyi, kırk kere düşünücem.
Tek bir dua'm var. Bu yaşadığım hataları bir daha yaşamayım. Bir daha, yine, tekrardan, umutsuz ve imkansız birine kapılmayım. Herşey yoluna girsin. Bu zor günler artık geçsin.

25 Kasım 2012 Pazar

Hayatımın Hatası Sen

Ben, ilk defa birini sevmekle hata ettim. Ben, ilk defa birine hemen güvendim. İlk defa, ilk görüşmemizde sanki yıllardır berabermişiz gibi hissettim. Bu ne böyle, ben neden böyle bir aptallık yaşadım. Ve daha görüşmeden önce, bu ilişkinin sonunu, ne hal alacağını anlamıştım. Ama ben salak, bile bile gittim yanına. İlk defa ve onun için bir yakadan diğer bir yakaya geçtim. İstanbul'un iki uzak ucunda olsakta. Gittim ona, yolları görmedi gözüm. Ona giden yollar, boğaz, daha güzel göründü gözüme. Ama ne oldu, şimdi umrunda değilim.

Ben ona kendimi çok iyi ifade ettim ama onu daha anlayamadım. Ve büyük ihtimal bu yüzden kaçıyor benden. Aslında anladım, son görüşmemizden sonra ve hala konuşmuyor oluşumuzla çok iyi anladım. Yapacak bişey yok. Ben koca bir aptalım. Gidip en tutulmamam gereken kişiye tutuldum. Çapkın, hovarda, bütün kızlarla samimi... Ben kendimi özel hissetmiştim oysa ki.

Yaptım bir hata. Ve acısı kolay kolay geçmeyecek bir hata bu. Beni yıkıp geçen, bu defterleri kapatmayı istediğim bir hata. İşte bu sefer toparlanamam ben, saramam bu yarayı. Fişini çektim artık kalbimim. İstemiyorum kimseyi, çok ve çok uzun birsüre.

Her ne kadar ben onu kısmetim gibi görsem de, bunu asla gerçekten bilemicem. Tek tesellim, o benim için hayırlısı ise zaten olur, diye düşünmek. Yani salakça bir avuntu sadece. Merak ediyorum, birgün gerçekten aşktan yüzüm gülecek mi. O kadar çok hayal kırıklığı yaşadım ki üstüste. Nasıl dayanıyorum bu kadar olaya, anlayamıyorum. Zaten evimden uzaktayım. Kendi, başıma yaşamaya çalışıyorum İstanbul'da. Doğduğum şehri, evimi, annemi özlüyorum. Ne çabuk büyümüşüm ben. Eskiden düşünsem bu kadar yaşadığım şeyi kaldıramazdım. Ben şimdi nasıl tek başıma karşı koyabiliyorum? Nasıl atlatabiliyorum olanları? Büyüyorum ve ilk defa, büyüdüğümü hissediyorum. Evimdeyken hissetmiyordum, anlamıyordum.

İlklerimi bol bol yaşadığım bir dönemdeyim. İlk defa sevmekle hata ettiğimi düşünüyorum ama vazgeçemiyorum. Kokusunu içime çekmekten, kollarının arasında güvende olmaktan, gözlerine aşkla bakmaktan, bi gülüşü için her şeyimi vermekten, elleri üşüdüğünde ısıtmaktan ve beni döver gibi sevmesinden bile vazgeçemem. Sonsuza kadar vazgeçmem. İnanıyorum kendime, sonsuza kadar ona ait olabilirim. Ama... o böyle düşünmüyor. O bağlanamaz, sevemez, tek bir kişiyi sevmek, ona sadık kalmak istemez.

İşte şimdi, bu imkansızlıktan nasıl kurtulucam bakalım, nasıl unutucam onu..?

20 Kasım 2012 Salı

Vizeler...!

Ah.. bu vizeler ah..! Kendimi üniversiteli gibi hissedemiyorum diyip duruyordum ama vizeler yaklaştıkça artık üniversiteli olduğumu hissetmeye başladım valla. Üniversite gerçekten çok güzel, ortam süper falan ama birde şu vizeler olmasaydı herşey daha güzel olacaktı. Tek sorun bu yani üniversitede. Birde hiç bişi bilmiyoruz. Acaba sınavı nasıl yapar hoca, önce girdiğimiz sınavlara benziyor mu, zor mu yoksa kolay mı...İlk defa ya, ilk defa sınava giricez üniversitede. Bu ilk vizeleri atlatsak, içim baya rahatlayacak.

Ve bide ben salak gibi, vize haftasında burdan taa... Kadıköy'e gidicem, daha önce hiç görmediğim biriyle buluşmaya. Çocuk beni biraz ayağına çağrıyormuş gibi oldu ama neyse ona da uzakmış Kadıköy, ortada bir yerde buluşmuş olucaz yani. Aman neyse, giderim ben n'olcak. Adam olsun da umurumda değil. Ama çok takmamaya çalışıyorum ilk defa biriyle buluşacağımı kafama. Bu zamana kadar taktım da, heyecanlandım da, içim içime sığmadı da ne oldu? Hiç... koca bir hiç..! Şimdi, amaaaan... diyorum. Olursa olur, olmazsa uğurlar olsun. Hep birşeyleri kafama takmaktan yoruldum. Artık umursamıyorum öyle fazla.

Tam vize haftamda, burdan taaa.. oraya gidiyorum onunla buluşmaya. Valla değerini bilmeli.  Zaten kaç gündür sadece ders çalışıyorum, uyuyorum, uyanıyorum, yemek yiyorum, ders çalışıyorum, uyuyorum... Böyle gidiyor yani ömrümün en güzel zamanları. Yurt odasında yaşayıp gidiyorum, günlerdir.

Geçenlerde kızlarla hep birlikte canlı müziğe gittik allahtan. Kurtlarımızı döktük, deşarj olduk baya bi. Öğrencilik dediğin buymuş zaten. Vizelerden önce canlı müziğe git, eğlen, göbek at. Sonra hiç o kıvıran sen değilmişsin gibi otur, kös kös ders çalış.

Allahımm... şu vizeleri bir atlatayım, başka birşey istemiyorum (şuanlık).

14 Kasım 2012 Çarşamba

Hayat Bu - Yeniden Doğmak

     Hayat bu, hiçbir zaman herşey yolunda gitmez. Mutlu olduğunu düşünürsün, artık herşey yolunda dersin ama olmaz işte. Asla hiçbir zaman hiçbir şey yolunda gitmez. Ben artık bıktım, bu yolunda gitmeyen işlerden. Bir kere ya... bir kerede herşey çok güzel sürsün gitsin.
     Bir tek okulda herşey yolunda. Vizeler başlayacak 1 hafta sonra. Ödevler veriliyor, ciddi ciddi bişiler yapılıyor artık. Yurtta da her şey iyi. Yani tam kafa dengi insanlar buldum. Beraber birşeyler yapıp, zamanımızı geçiriyoruz. Zaten onlarda olmasa yurt, İstanbul tam çekilmez olacak benim için. Ben ne demiştim daha önce, aşk geldi yine beni buldu demiştim dimi. Zıkkım olsun böyle aşka! Yok abi ya yok, karşındakine asla değer vermeyeceksin. Sen değer verdikçe onun gözünde değersizleşiyorsun çünkü. Birde aynı sınıftayız zaten, affedersiniz ama b*ku yedim yani. Acilen duygusal olarak içimde kalanları da bitirmem lazım, yoksa okul çekilmez bir hal alır benim için. Ve sınıfa gidince başkalarıyla kaynaşayım ki, ona muhtaç olmadığımı anlasın... dimi!
      Bende fırsat bu fırsat dedim. O hayatıma girince ertelediğim şeyleri, yapmaya başladım. İstanbul'a gelmeden önce, hep istediğim şeydi oyuncu olmak. Bende yaptım başvurularımı ajanslara hepsi döndü nerdeyse, gidip birde resmen kaydoldum mu tamamdır. Oyuncu olmasam bile, elimden geleni yapmış olacağım için, içim rahat olacak zaten. Birde facebook'da hep konuştuğum biri vardı, onunla da görüşücem. :)
      Var ya.. hayatıma böyle şerefsizler girdikçe ben iyice delidolu biri oluyorum. Umudumu yitirmeden, hayata sıkıca sarılıp, hayallerimi, hedeflerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. İyi oluyor yani. Başta üzülsem de günlerce ağlayıp, ölmek istesem de. Birden bir bakıyorum yeniden doğmuş gibiyim. Ve bir bakıyorum hedeflerime doğru ilerliyorum.
      İşte hayatımıza girip, bizi mutluluktan havalara uçurup sonra küt diye yere bırakan ve kendimize gelmemizi sağlayan, bizim daha güçlü olmamızı sağlayan kişiliğe erkek deniyor. Aslında kendileri bile farkında olmadan bizi çok güçlü bir kadın haline getiriyorlar. Daha azimli oluyoruz, tuttuğumuzu koparan ve bir daha kolay kolay güvenmeyen biri oluyoruz. Ya da genellikle güveniyormuş gibi yapıyoruz sonraki ilişkilerimizde. Bizi kendine köpek gibi aşık edip sonra da çekip giden erkeklerin sayesinde daha tecrübeli, güçlü biri oluyoruz. Ve bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar, kendi kazdıkları kuyuya sonradan kendileri düşüyorlaryani.  Neyse çok feministçe bir yazı oldu bu. Ama ne yapalım. Dediğim gibi, erkekler bizi bu hale getiriyorlar.



9 Ekim 2012 Salı

Üni. Başladı

En son yazdığımdan bu yana tam 1 ay geçmiş. Ve artık üniversiteliyim. 1 hafta önce geldim yerleştim yurduma, oda arkadaşımla tanıştım ve allahtan iyi anlaştık. İşte dersler tam başlayamadı ama, bu yüzden zaman zaman canımız sıkılıyor.

Ben buraya gelirken, arkamda geçmişimi bırakarak geldim. Yeni bir hayata başladım. Ve öylede oldu, aşk gene beni buldu. Aynı bölümdeyiz, okuldayken sürekli beraberiz. İkimizde durumumuzun farkındayız yani bu ilişkinin nereye doğru gittiğinin bilincindeyiz. Ve de herşeyi yavaş yavaş yaşayalım istiyoruz. Öyle de oluyor zaten. Umarım bu defa son olur. Çünkü yoruldum.

Zaten öyle biri ki sanki biz birbirimiz için yaratılmışız. Biliyorum bunu söylemek için daha erken ama böyle hissediyorum. Çoğu konuda görüşlerimiz aynı, ikimizde hayattan aynı şeyleri bekliyoruz. Bakalım ilerleyen zamanlarda neler olacak. :)  Şimdi aradan çok zaman geçtiği için birşey anlatamıyorum. Bundan sonra söz birşeyler olduğunda hemen yazıcam. :)

11 Eylül 2012 Salı

Geçmek Bilmeyen Günler

Eski bir yazımı okudum da ben bir ara aşk kapıda falan yazmışım. Valla çok güldüm. O zaman öyle görünen bir durum şimdi bakıyorum da alakası yokmuş. Öyle bir durum söz konusu bile olmadı. Ben alışığım zaten, lk defa başıma böyle birşey gelmiyor. Bende aşk her zaman kapıda ama sadece kapıda, içeri asla girmiyor. Neyse ben geçmiş defterleri kapattım artık, burada yaşananlar burada kalacak. Ve ben İstanbul'a gittiğimde, okuluma başladığımda yeniden doğmuş gibi olucam. Geçmişimi tamamen burada bırakıcam.

Okul demişken, günler geçmiyor sanki. Ne yapacağımı şaşırdım. Ben hiç böyle bu kadar rahat olmazdım ki. Yani demeye çalıştığım 1 yıl boyunca dershane, okul, özel ders, kızlarla gezmek, okulda başkanlık ve bu yüzden ki koşturmalarım... Bünyem tempoya alışmıştı. Şimdi sadece bekliyorum günlerin geçmesini. Sınava hazırlanırken aman günler geçmesin derdik. Şimdi ise geçse de biran önce gitsem diye bekliyorum. Aynı bölümde olduğum iki kişiyi bile buldum. Teknoloji sağolsun :) Onlarla da konuştum işte okuldan önce görüşürüz, tanışırız diye.

Yazı da yazmak istiyorum. Yaşadıklarımı burada anlatmak istiyorum ama kaydadeğer bişi yapamıyorum ki daha. Sanırım bir hafta sonra yazacak şeyler bulabilirim artık.

2 Eylül 2012 Pazar

Okul

Nerde kalmıştık? En son okula kayıt için gidicez demiştim. Evet, gittik. Tabi gene biraz kaybolduk istanbul'da. Sora sora bulduk bir şekilde. Yurt kayıdı için gittik ama okul kayıtlarını da aldıklarını öğrendik, işte bu çok iyi oldu. Sıra falan beklemeden hemen aradan çıkarmış olduk.

Okulun adını söylemek istemiyorum ama ünlü bir okul. Zaten okulun olduğu yeri görünce güzel bir şok geçirdim. Güzelim okulun çevresi köylük gibi, inşaat dolu, toz toprak, çamur falan ama bol oksijen dolu. Okulun yani o semtin çevresi ormanlık. Yurt zaten okula çok yakın birde servisde var, çok rahat olucak. Yurdu görmek için gittiğimizde tam arabadan inerken, horozlar, tavuklar karşıladı. O zaman da ayrı bir şok geçirdik. Neyse yine de ben okulumu sevdim.

Asıl farklı sorunlar var. Mesela oda arkadaşım acaba nasıl biri olacak? Oda arkadaşımla iyi anlaşabilcek miyim? Her gün nasıl farklı giyinebilcem? Eninde sonunda birgün sonu gelcek. Acaba dersler nasıl geçeçek? Ooo... daha neler neler var aklımda, düşünüp durduğum.

Ve galiba evden gitmeme az kaldığı için günlerdir evden çıkmadım. Tam olarak neyin depresyonunu yaşıyorum bilmiyorum. Burdan gitmekten korkuyorum galiba. Çünkü artık hiçbir şey  eskisi gibi asla olmayacak. İlk defa ailemden ayrılıcam. Doğup büyüdüğüm şehirden ilk defa ayrılıcam. Yakın ve sürekli gidip gelme imkanım da var, hatta sadece 2 saat falan var arada ama buraya artık misafir gibi gelicem.  Off... ne bileyim, üzerimde bir mutsuzluk var. Yeni düzenime, hayatıma alışmak zor olacak gibi geliyor bana.
Herkes oraya gidince dönmek istemiceksin diyor bana. Bilmiyorum, tek isteğim Allah'ım yanımda olsun. Orada tek başıma ayakta kalmama yardımcı olsun. Bana sabır, güç versin.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Tatil Bitti

Ve tatil bitti. Dönüp dolaşıp geri geleceğim yer belli. 10 günlük kısa bir uzaklaşma oldu benim için. Sevdiğim insanlarla 10 günüm çok güzel geçti. Ve tam da istediğim gibi hangi üniversiteyi kazandığımı orada öğrendim. Bu mutluluğumu onlarla paylaştım ilk önce.

Bayramı anneannemlerle geçirmek kadar güzel bişi yok. Misafir hiç eksik olmuyor. Bütün herkes dedemi görmeye geliyor ve böylelikle bizde herkesi görebiliyoruz. Tabi birde üniversite konusu açılıyor. Tek tek herkese açıklama yaptım bende. Tebrik ettiler, fikirlerini paylaştılar. Ve doğup, büyümediğim memleketimden böylece yeniden ayrıldım. Bundan sonra umarım kurban bayramında gidebilirim.

Asıl şimdi geldik en güzel bölüme. 1 hafta sonra kayıt için okula gidicez. Yurt işini falanda halledicez. 1 Ekimde de akademik yıl başlayacak. Ben çok sabırsız biriyim zaten. Hemen okul açılsın istiyorum. Beni orada yepyeni bir hayat bekliyor. Ve ben o hayata biran önce atılmak istiyorum. 18 yaşının getrmiş olduğu birşey mi bilmiyorum ama, artık aileme yük olmak istemiyorum. Her ne kadar istemesem de mecburum. İşte biran önce zaman geçsin ve bende artık kendi paramı kazanayım. Onlara yük olmayayım. Zaten 4 yıl koleje para verdiler. Birde şimdi üniversiteye, ama  %50 bursum var en azından. Bu biraz daha hafifletir bizi.

Neyse bakalım zaman neler gösterecek. :)

7 Ağustos 2012 Salı

Aşk Kapıda

Bu aralar herşey yolunda. Aman nazar değmesin. Arkadaşlarımla gece yarısına kadar dışarıda kalıyorum ve annem birşey demiyor artık. Bu büyük bir gelişme bizim için. Tercihlerimi de yaptım, sadece bekliyorum artık. Birde aşk oldumu, tadından yenmez valla.
Bu sefer son atağımı yaptım. Valla bu da olmazsa, bir daha ilk adımları falan atmicam. Ve öyle de önemsemediğim biri de değil, tam bana göre. Ama gene ikizler burcu erkeği. Hiç kurtulamicam ben ikizler erkeklerinden. Neyse, ilk adımı atıp gelip tanışan o ve arkadaşıydı. Ama arkadaşı o zaman daha yakın davrandı ve konuştu, numarasını da verdi. O da şehir dışına çıktı, bende arkadaşıyla konuştum. Fakat her fırsatta onu sorduğum için, nihayet arkadaşıda anladı, benim ona olan ilgimi. Buarada ikiside ekliydi zaten face'de. Ama onun face'le pek bir işi yok gibi.

Bende dün arkadaşımla bi cafede oturuyordum. Bi baktım girişte o. Ya da artık "o" demiyim. Ne diyelim ona... "Serkan" diyelim. Evet. Bi baktım girişte Serkan ve yanında tanımadığım bir kaç arkadaşı. Ama uzaktan görünce ben benzettim sandım. Birde bildiğime göre Serkan şehir dışında. Aynen şöyle oldu. "Serkan'a çok benziyor ya.. Serkan'mı o, aaa Serkan, valla Serkan, Serkan dönmüş demek ki" ve ben bunları hızlı bir şekilde şok geçirerek söylerken, Serkan'da bana ufak bi tebessümle selam verdi. Tanıştıktan sonra ki ilk karşılaşmamızdı bu.
Sonra oturacak yer yok diye, geri çıktılar oradan. Bende gecenin ilerleyen saatlerinde, başka arkadaşlarımla görüştüm. Gittik başka bi cafeye. Bir baktım Serkan orda. Kızlarada söyledim, oturduk karşı masasına. Sonra bizim erkekler, yani daha doğrusu kız arkadaşlarımın erkek arkadaşları geldi. Yan bahçede yer var mı diye bakmaya gittiler. Tabi dua ettim umarım yoktur diye ama ne hikmetse bulmuşlar. Ve Serkan'a orada veda etmiş oldum. Bi dahada hiç göremedim adamı.
Ama ben hiç dururmuyum. Yazımın başında da dediğim gibi, hayatımdaki son atağı yaptım. Eğer Serkan'la aramızda birşeyler olmazsa, katiyen bir daha adım falan atmicam karşımdakine. Ben üstüme düşeni yaptım. Dün gece ona face'den yazdım. Ve çok güzel konuştuk. Ben çıkarkende "ulaşmak istersin belki"dedi ve numarasını verdi. Ama bir erkeğin numarasını almak çok feci bi durum. Her şey senin onu aramana kalmış birşey. Ve sen araman için gerekn doğru zamanı asla bulamazsın. Kafamda hızlı bi şekilde bu düşünceler geçince. Bende karşılık verdim ve "belki sen benden önce ulaşmak istersin" diyerek, numaramı yazdım. Böylelikle benim üzerime hiç bir yük kalmadı. Onda numaram olduğuna göre, bir erkek olarak o aramalı yani. En azından ben elimden geleni yaptım. Bundan sonrası ona kalmış.

Beklemekte kötü ama, bu ilişkinin olur tarafı var. Eğer oda benim gibi düzgün bir ilişki düşünüyorsa, bu fırsatı elbette değerlendirecektir. Herşey tatlıya bağlansında yavaş olmuş ya da olması yılları almış umrumda değil. Yeter ki bi oluru var mı yok mu onu bileyim. Eğer aklı bir karış havada ve kısa süreli bir ilişki düşünüyorsa da, işte o zaman olmaz.

Benim bu kara bahtımı arkadaşlarım çok iyi biliyor. Hayatımdan hep şerefsiz, iki yüzlü, yalancı insanlar geçti. Artık mutlu olmaya hakkım var gibi düşünüyorum. Hayatın bu zamana kadar cefasını çektim, sefasını sürmeye de hakkım var. Ama dediğim gibi Serkan benim son şansım gibi. Onunla olmazsa artık tamamen vazgeçerim. İşte o zaman hayatın akışına bırakırım kendimi, hiç düşünmem kimseyi.
Umarım aşk bu sefer yüzüme güler, birkez daha kırılmam. Umarım...!

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Sesin Benim En İyi İlacımdı

Sancılı bir özlem yaşıyorum. Unutmaya çalıştığım adam, daha çok giriyor aklıma. Rüyamda gördüm onu, hala etkisindeyim.
Onun odasındayız, sarılarak uyuyoruz. Huzur içindeyim, nefes alıp verişi, teninin sıcaklığı beni sakinleştiriyor. Ama yeni barışmışız yani ayrılalı 2 hafta oluyor zaten. Rüyamda da daha yeni barışmışız. Sorgusuz sualsiz kabul etmişim onu. Sonra birden kızıyor bana. Bende odasından çıkıp mutfağa gidiyorum. Rüyaya bakın. Mutfakta da annesiyle babası bişeyler yapıyor. Beni hiç yadırgamıyorlar. Bende onlara yardım ediyorum. Babası beni gelini olarak artık benimsediklerini söylüyor. Anneside "senden çok bahsediyordu, sen bundan sonra bizim kızımızsın" diyor. Bu sırada o, kapıyı vurup gidiyor evden. Yani benden gene vazgeçiyor diye anlıyorum bunu ben. Nedense fazla üzülmüyorum. Fırsat bu fırsat çaktırmadan mutfaktan ayrılıp, odasına gidiyorum karıştırmak için. Bi bakıyorum eşyaların yeri değişmiş. Gidip yastığını kokluyorum. Beni dinginleştiren, her defasında aşık eden kokusu yok artık. Çekmecelerini karıştırıyorum o kadar eminimki başka bi kızla ilgili bişi bulacağımdan. Gerisini de hatırlamıyorum. Tek hissettiğim şey, geç kalmış bir özlem.

Ayrılalı 2 hafta oldu ve ben bunu bu zamana kadar hissetmedim. Ya da kendimden kaçtım. Özleyecek, onu aklıma getirecek zamanı yaratmamak için elimden geleni yaptım. Şimdi o kadar özlüyorum ki, ağlayamıyorum bile. İçime akıyor gözyaşlarım. Öyle tarifsiz bir acı ki yaşadığım, ne yapsam ne desem anlatılacak gibi değil. Yüzünü silmek istiyorum hafızamdan. Yaşadığımız güzel anları silmek istiyorum. Gittiğimiz cafeleri yıkmak, yürüdüğümüz yolları yakmak istiyorum. Onunla ilgili herşeyi unutmak istiyorum. Ama sesinden vazgeçemem. Şuan en çok sesine ihtiyacım var. Bana ilaç gibi gelen sesini istiyorum.

Ooffff... Vazgeçtim herşeyden. Ondan nefret etmek istiyorum. Evet ya..! O bencilllik yaptı, beni düşünmedi. Kendisi sınavı kazanamadı diye, dünya başına yıkıldı. Benim sınav sonucumu sormadı bile. Hayata kızdı, hıncını çevresindekilerden çıkardı. Mutsuz diye beni önemsemedi. Beni terk etmedi ama kelimeleriyle gitmemi sağladı. Böyle bencildi işte. Hayatta herşeyin sınav olduğunu sanıyordu. Hala da sanıyordur.

Ben gitmek zorunda değildim, o gönderdi kelimeleriyle. Ve şimdi geç kalan özlemimi yaşıyorum. Biliyorum elbet geçecek. Ama zor geçecek. Onu unutturabilecek ya da onu sevdiğimden daha çok seveceğim biri çıkmalı anca karşıma. Öyle biri de pek çıkacakmış gibi değil. Neyse, elbet geçecek bu zor günler. Ben ne hayal kırıklıkları, ne üzüntüler atlattım. Alıştım zaten artık.
Herşey düzelecek.

3 Ağustos 2012 Cuma

Zor Dönem - Sonuç Beklemek

Annemin akşam dışarı çıkmam konusunda ki baskısını anlayamıyorum. Site içerisinde, yaz günü 12'den sonra dolaşmakta ne var ki. Yok ama annem dışarda hiç kimse yok, incin top oynuyor, sadece biz varız sanıyor. Oysa dışarı cıvıl cıvıl, cafeler tıklım tıklım dolu. Çıksa görecek kalabalığı. Gündüz bu sıcakta kimse çıkmaz tabi ki. İnsanlar iftardan sonra, serinlikte çıkıyorlar, nefes alıyorlar yani. Zaten 1-2 ay kaldı üniversiteye. Orada yanımda olamayacak. Yakın zaten, her fırsatta gelicem buraya. Oradayken de arayıp "hadi git yurda" demeyecek herhalde. Ya da yurdu arayıp benim gelip gelmediğimi sormayacak sanırım, umarım.

Zaten üniversite dedim mi, heyecanlanıyorum. Belki de korkuyorum. Çünkü hiç bişi bilmiyorum. Nasıl olacak, beni neler bekliyor, ailemden uzak ve yurtta yapabilecek miyim? Çünkü ben doğduğumdan beri buradayım hiç şehir değiştirmedik ve hiç ailemden bu kadar ciddi ayrı kalmadım.
Bu dönem sınava hazırlanmaktan daha zormuş. Tercihleri yaptık ve sıra geldi beklemeye. Belirsizlik, beklemek, merak etmek, korkutuyor beni. Şu dönem geçene kadar artık üniversite lafını duymak istemiyorum. Ama oda olmuyor ki. Her gören soruyor ne yaptın tercihi diye. İstemiyorum artık tercihlerden, başarı sıralarından, üniversitelerden bahsetmek.
Her şey belirlenince, ben okula, yurda gidince kendimi iyi hissedeceğim galiba.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Ben Ettim Sende Et

Aslında genel başlık "Ben Ettim Sen Etme" olsada, bunun tam tersi düşüncelerim de var. Ben yaptım ve sizde yapın.
İlk başta ileride kafanızı duvarlara vurup ya da aklınıza takıp yatakta dönüp duracağınıza, tam zamanı geldiğinde aklınızdan geçeni yapın ve söyleyin. Ben her zaman bunu söylerim çevremdekilere de. Hatta bana bu yüzden "sende deli cesareti var" diyorlar. Tabi ki de zaman zaman bu huyum olumsuz sonuçlarını da yaşadım ama yapmaktanda pek vazgeçmedim.
Mesela hoşlandığın adam, sen ona bunu belli etmezsen nereden bilecek duygularını. "Ama ya tersler ve benim hakkımda kötü düşünürse" diye de düşünme. Senin gidip ona açılman, onun gözünde sana artı puan katar. Erkeklerin çoğu ilk adımı atan kızlara bayılır. Düşünsene onu büyük bi dertten kurtarıyorsun. Ama şunu da söylemeliyim ki, ondan hoşlandığını ona söyleyememek ya da belli edememek içine çokta fazla dert olmuyorsa boşu boşuna kendini riske atma tabi. Benim  demem şu ki. Geceleri gözüne uyku girmiyor, bütün gün ne yapacağına karar veremiyor, sana karşı olan davranışlarını her an düşünüp acaba seviyormu diye düşünüp duruyorsan, bu artık senin içinde büyük bir dert olmuşsa, git ve konuş. Bana inan konuştuktan sonra her şey daha iyi olacak. En azından için rahatlayacak ve normal günlük hayatına devam edeceksin. Olumlu bir cevap verirse ne güzel ama olumsuz birşey söylerse de takma kafana. En azından sen elinden geleni yaptın. Yıllar sonra "acaba ondan hoşlandığımı söylesemiydim" diye düşünüp, kendini yiyip bitirmemen için yaptın bunu. En azından "keşke" kelimesini hayatında barındırmayacaksın.


Ben de "keşke" kelimesini hayatımda hiç istemiyorum. Bir insanın sürekli keşke yaşamasını da düşünemiyorum. Çok sinir bozucu birşey. Zaten hayat kısa neden kendimize bu zulmü yaşatalım ki. Kısacık hayatımıza aklımızda soru işaretleriyle neden geçirelim?
İşte bu yüzden diyorum "Ben Ettim Sizde Edin." Kötü bir sonuç olacağını hiç sanmıyorum. Hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın, dolu dolu ve kendinizden emin olarak... ;)

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Zaman Çabuk Geçti

Liseye başlarken yıllar çabuk geçer derdi herkes. Doğruymuş lise yılları çabucak geçti. Bunun farkına en iyi vardığın zaman da, eline diplomanı ve yıllığını aldığın andır.
Düşünüyorum bütün yaşananları, koskoca, o geçmez dediğim yılların nasıl da göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğini. O kadar çok şey yaşandı ki 4 yılda. Çok şey öğrendim bende herkes gibi. Başta aşk acısı, terk edilişler, ağlamalar, dimdik ayakta kalmaya çalışmak, hiç birşeyin ve hiç kimsenin kalıcı olmadığını anlamak, hayatın doyasıya yaşanması gerektiği, 4 yıl boyunca ne olacağına karar vermeye çalışmak, kim gerçek dost kim iyi gün insanı onu anlamak ve başka bir çok şey...
Aşk'a değinirsek, bana lise denince aklıma gelen iki kişi var. 4 yılıma sığdırdığım iki unutulmaz aşkım. 4 yılımın yarısı hayatımın ilk aşkıyla geçti. Öyle gelgitli ve yorucu bir ilişkiydi ki zaten en sonunda bu yüzden bitti. Biz onunla hiç bi zaman aynı zamanlarda sevemedik birbirimizi. Ya ben onda kalmak istedim o gitti ya da o beni geri istedi ben ona gidemedim. Böylelikle tükettik birbirimizi zamanla. O bana hep biz eninde sonunda evleneceğiz, bizim kaderimiz birbirimize yazıldı diyip dururdu. Ama onunla evliliği son zamanlarda hiç düşünemedim.Biz tanıştığımızda çocuktuk nerdeyse. Körkütük aşıktık. Kaçalım dese kaçar, onunla evlenirdim. Ama zaman geçtikçe değiştik, aslında ben değiştim galiba. Ama yalan mı, büyüdük. Benim bu ilişkiye olan inancım tamamen bitti. Onun bunu anlaması da 1 yılı buldu.
Ve diğeri, benim asla unutamayacağım, yeri bende hep ayrı olacak olan "O". Lise yıllarımın son 1.5 yılı da onu severek geçti. O beni o kadar başka bir insan yaptı ki, hayatımda yapmadığım şeyleri yaptım. Bu ilişkinin olması için çok üsteledim. Zaten tesadüflerle ve bakışmalarla başlayan ilişkimiz. Benim onun yoluna çıkmamla devam etti. Önce aylarca sadece bakıştık, tanışmadan. Sonra bir gün ben onu yolda yürürken gördüm ve takıldım peşine bir arkadaşımla. Seslendim arkasından ve tanıştım onunla. İşte bundan sonra her gün onun hakkında tesadüfen yeni birşeyler öğrendim. Tanıştığımız ilk an aramızdaki yaş farkını öğrendik. Ve olabilme ihtimali olan ve benim cesaretimle başlama imkanı olan aşkımız daha tanıştığımız an bitti. Benim için asla sorun değildi, onu o kadar çok sevdim ki şimdi dese "gel evlenelim" diye, durmam giderim. Bana " sakın senden gözlerimi kaçırmamı isteme, bunu yapamam"derdi. Benimle olması imkansızdı ama beni her gördüğü yerde, tanışmadan önceki karşılaşmalarımızda ki gibi bakardı. Ben çok çabaladım bu ilişki olsun diye. Onu gördüğüm yerde gittim oturdum karşısına, "bana net bi cevap ver"dedim. Ben her gördüğümde gidip ona bunu dedim, durumumuzu anlatmaya çalıştım. Oysa hep kaçamak cevaplar verdi. Nasıl yaptıysa yaptı konuyu hep atlattı. "Madem biz beraber olamayacağız o zaman artık karşılaşınca sakın bana bakma, kafanı çevir git"dedim. Ama nerdeee... " Benden sana bakmamamı isteme, bunu yapamam. Biz imkansız olsakta bulunduğumuz mekanda senden gözlerimi alamam"diyip durdu. En sonunda doğum günüme çağırdım "gelmezsen anlarım beni istemediğini" falan dedim. Ve tabi ki de gelmeyeceğini söyledi. Bende o an, "O" defteri tamamen kapattım. İşte birşey olmuyorsa çok zorlamayacaksın ama yine de ileride "keşke" demek istemiyorsan daaa... aklına geleni o an yapacaksın. Benim aklıma geleni o an yapma huyum "O" nun yüzünden oldu, alıştırdı sanki, hayat felsefem gibi bişi oldu.


Ve asıl kötü olan taraf. Hayat bugün bana 4 yılımı gösterdi. Okuluma gidip diplomamı, yıllığımı aldım. Sonra arkadaşımla gdip bi cafede oturduk. Orada da hayatımın ilk aşkı iki kızla oturuyordu, ve beni hiç görmedide. Sonra o gitti. "O" geldi. Cafe de başka masa kalmamış gibi pişkin pişkin gelip karşı tarafımda ki bi masaya oturdu. Orada kendi başına yemeğini yedi, telefonla konuştu. Ve her zaman ki gibi sözünü tutamadı. O an onu özlediğimi hissettim. Zaman zaman kitlendi yine, her ne kadar gözlerini kaçırmaya çalışsa da arasıra gözleri daldı bana, durup durdu öylece. Ama ben alıştım onun bu duruma, bu yüzden bu sefer acıtmadı canımı. Sonra o da kalktı gitti, indi sahneden. Sahne bomboş kaldı. Hayat bana " zaman çabuk geçiyor ve zaman geçtikçe acılarında geçiyor, büyüyorsun, alışıyorsun..."dedi.
Lise hayatı burada bitti. Bundan sonrası İstanbul'da üniversite hayatı olacak. Bakalım neler olacak... :)

31 Temmuz 2012 Salı

Yeni Bir Hayat(gibi)

Evet, benimde artık blog'um var. :) Beni blog açmaya azmettiren şey ise hayatın acımasızlığı. İnsan mutluyken pek yazmaz yazamaz. Yazacak birşeyi olmaz. Ama mutsuzken hayatla ve kendisiyle yüzleşir. Ve herkesin bildiği gibi yazmak, okumak en iyi terapi şeklidir. Ben de buraya yazdıkça kendimi iyi hissedicem buna eminim. 

Hayatımızda hep dönüm noktaları olur. Bende o dönüm noktasındayım işte. Üniversiteli olmaya az bi zaman kaldı. Tercihler yapıldı, sonuçlar bekleniyor. Yaklaşık 5 yılımı geçireceğim okulumu artık bilmek istiyorum. Yaşadığım şehirden de çıkamadığım için zaman geçirmeye çalşıyorum birşekilde. Ve biliyorum işte bundan sonra hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Ve bende burada bundan sonra başıma gelenleri yazıp, paylaşacağım.

Aslında yaşadığım ilişkilerimi, edindiğim tecrübeleri de anlatmak istiyorum. Bu yüzden genel başlığım 'Ben ettim sen etme.'  Hem yaşadığım ilişkilerimi paylaşıcam, hem de yazı yönünden kendimi geliştireceğim.
Zaten o kadar çok çeşitli ilişkiler var ki hepsine değinmek yılları alır. 
Her biten ilişkinin ardından "Bundan sonra yeni bir hayata başlıyorum, beyaz bir sayfa açıyorum" denir. Ben de onu diyorum ama pek emin değilim. Bu cümleyi son yıllarda o kadar çok kullandım ki, artık bunu söylerken kendimden emin olamıyorum. Üniversiteye gitmek demek yeni bir hayat demek. Herkes bunu böyle söylüyor. Bende böyle diyim bakalım. Belki de bu sefer gerçekten yeni olur.